Pages

30 Eylül 2013 Pazartesi

Paça Çorbası Tarifi - Çocukların Kemikleri için çok faydalı!


Sevgili Anneler;


Geçen hafta oğlum okulda ağaçtan düştü. El bileği 2 yerinden kırıldı, başarılı bir ameliyat ile alçıya alındı.Doktorumuz Prof.Dr. Semih Gür'ün tavsiyesi protein ağırlıklı bir beslenme ve paça çorbası oldu.

Oğlum , kemiklerdeki kırık, çıkık, zedelenme gibi durumlarda onarıcı rolü olan paça çorbasını her gün içiyor. Çocuklarımızın kemiklerini güçlendirmek için sağlıklı oldukları zamanda da ayda bir içirmeliymişiz.

Paçanın içinde kolajen denen bir madde var ve kemikleri onarıyor. Bu maddenin ortaya çıkması için uzun süre paçanın kaynaması gerekiyor. Zaten gözle göreceksiniz, jölemsi bir madde. Çorba dolaba girdiğinde bile jölenin donduğu gibi kalıp oluyor. Gerçek tavuk'da da kolajen mevcut. Paçadan sonra'da organik tavuğu haşlayıp suyuna tüm yemekleri ve çorbalarını yapacağım.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar'ın da paça hakkındaki röportajını tıklayarak okuyabilirsiniz.

11 aylık olan kardeşte, nasiplendi bu işten. 3 gündür yemeklerini paça suyuna yapıyorum, beğendi afiyetle yiyor. Şeftali ve muz yemekten biraz katılaşan bağırsaklarını da yumuşattı. 

Gelelim tarife;

Malzemeler;

- 8 adet kuzu paçası

- 2 yemek kaşığı buğday nişastası

- 1 tatlı kaşığı tuz

- 1 yumurta sarısı

- 1 limon'un suyu

- 2 yemek kaşığı ev yapımı sirke


Yapılışı:

Paçaları üzerinde kalabilecek tüylere karşı, ocakta tütsüleyin. Güzelce yıkayın.



2 lt içme suyu koyarak düdüklü tencerede 40 dakika pişirin. Böylece tüm jölesi çıkmış olacak. 




Aslında paça çorbanın içinde bulunur ama oğlum kuzu ayağı yeme fikrine pek sıcak bakmadığı için ben didikleyerek el blenderından geçirdim. 





2 yemek kaşığı nişastayı , bir bardak suda çözerek yavaş yavaş, çorbaya ekleyin, bir taşım kaynatın. Ardından, limon suyu ve yumurta ile yaptığınız terbiyeyi ekleyin. Çocukların kokusuna tepki verme ihtimaline karşı 2 yemek kaşığı da ev yapımı sirke ekledim. Pürüzsüz beyaz renkli bir çorba oldu.




Ayıkladığım, kalan kemikleri tekrar 1 lt su ile kaynattım ve hala kolajen çıktı,jöle gibi çıkan bir kavanoz paça suyunu da dondurdum.

Çocuğun günde bir paça yemesi yeterli, kalanını da kendime yapayım derseniz. Paçaları bütün bırakın, 3 diş sarımsak doğrayın ve tereyağ ile kırmızı biberi yakarak üzerine dökün. Enfes bir tadı oluyor :)






Afiyet olsun, Allah sağlıklı günlerde yemeyi kısmet etsin.

Sevgilerimle
Yeşil Anne



23 Eylül 2013 Pazartesi

Diş Buğdayı Hazırlıklarımız !


Sevgili Anneler;



Geçen hafta güzel kızımız için aile içinde bir Diş Buğdayı Partisi yaptık. Çok güzel ve mutlu geçti. :) Resimleri de sizinle paylaştık. Çok beğendiniz, tarifleri merak ettiniz. İşte tarifler! 


Bu arada diş buğdayı neymiş diye merak edenlerde varsa;

Diş buğdayı eski bir Türk geleneği. İlk dişin çıkışını kutlamak için yapılıyor. Çocuğun dişlerinin daha sağlam olması, çabuk büyümesi ve ömrünün bereketli olup, rızkının artması dileğiyle tüm aile toplanıyor. 

 İçine altın yüzük saklanır ve kime çıkarsa, bebeği baştan aşağı giydirir.

Gelelim tariflere;

Diş Buğdayı:

250 gr diş buğdayını 40 dakika düdüklü tencerede haşlayın, sonra süzerek 2 yemek kaşığı toz şeker dökerek karıştırın.
İçine fındık, fıstık şekerleme koyabilirsiniz. İçine altın koymayı unutmayın, çıkan kişi hediyeler alacak !



Tereyağlı, Tarçınlı ,Şeker Hamurlu Diş Kurabiyesi

Bu kurabiye için öncelikle bir kalıba, ve şeker hamurunu açmak için silikon merdaneye ihtiyacınız var. Şeker hamurunu da hazır aldım. Birde göz ve ağız yapmak için kalem. Coşan pastacılıkın internet sitesinden aldım hepsini.

Malzemeler:

1 paket tereyağı

4 su bardağı tam buğday unu

2 su bardağı pudra şekeri

1 yumurta

1 paket vanilya

1 tatlı kaşığı tarçın

Yapılışı:

Oda sıcaklığındaki tereyağın içine un ve diğer malzemeleri atarak hamur haline gelene kadar yoğurun. Mikserde de yapabilirsiniz.

Tezgahı unlayın ve hamurdan bir avuç parça kopararak yarım santim kalınlığında açın ve kalıbınızı ile kesin. Yağladığınız tepsilere dişlerinizi dizin .



Çok çabuk pişecek, kızarmaya başladığında ve tarçın kokusu yayıldığında yaklaşık 15 dk sonra alın. Yoksa çok sert olur. 





Tezgaha nişasta dökün ve oda ısısındaki şeker hamurunu 2-3 mm olacak şekilde açın. Yani kurabiyelerin yarısı kadar olsun.  Şeker hamurunu silikon merdane ile açmalısınız. Yine kalıp ile kesin.









Soğumuş kurabiyelerin üzerine yumurta fırçası ile incecik bal sürün ve şeker hamurlarını yapıştırın. Kalem ile göz ve ağız yapın. Biz kalp şeklinde şeker hamurundan toka da yaptık ama çok şart değil. İsterseniz bu kurabiyeler için küçük torbalar ve kurdaleler var. Doğum mevlütünde elbise şekline yapıp torbalamış ve sepete koymuştuk. 





Civcivler:

8 patetesi haşlayın. Sıcak sıcak elinizin dayanabildiği ısıda rendeleyin. 1 limon sıkın, 1 çay kaşığı tuz koyun. Göz kararı zeytinyağı koyun. Tüm malzemeyi yoğurun iyice püre haline gelsin, içinde hiç topak olmamalı. Elinizi de yağlayarak bir küçük, bir büyük top yapın. Büyük top gövdesi, küçük top başı olacak. Üst üste yapıştırın. Daha sonra tatlı kırmızı biberlerden küçük keserek gagasını, maydanozdan ibiğini ve çörek otundan gözlerini yapabilirsiniz.



Tereyağlı Çatal: 

250 gr tereyağ

Küçük çay bardagı zeytinyağı

1 su bardagı yoğurt

1 tatlı kaşığı tuz

Yarım çay bardagı toz şeker

Kabartma tozu

2 yemek kaşığı mahlep

Aldığı kadar un 2,5-3 bardak alıyor.

Üzerine yumurta sarısı ve çörek otu

Yapılışı:

Tereyağı eritip soğutun, diğer malzemeleri ekleyin, unu yavaş yavaş ekleyerek hamur haline getirin. 

Ceviz kadar koparıp elinizle yuvarlayarak ince uzun parçalar yapıp, iki parçayı karşılıklı getirerek yapıştırın.

Yağladığınız tepsiye dizin, üzerine yumurta sarısı ve çörek otu koyarak 175 derecede üzeri kızarana kadar pişirin.



Mercimek köftesi:

1 su bardağı kırmızı mercimeği , 2 su bardağı su ile suyunu çekene kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Pişip suyunu çekince, 1 bardak köftelik bulguru koyup altını kapatıyoruz.

Yeni bir tencerede iki büyük soğanı 4 yemek kaşığı zeytinyağında kavurup, üzerine 1 yemek kaşığı biber veya domates salçası ekliyoruz. 1 tatlı kaşığı tuz, pul biber, karabiber , ve nane ekliyoruz. 

1 demet maydanoz ve taze soğanı doğruyoruz. 2 limon sıkıp tüm malzemeleri karıştırıyoruz, elimizle sıkarak şekil veriyoruz.



Açma Börek:

Ispanaklı, kıymalı, patatesli karışık kol böreği yaptık. İç malzemelerini istediğiniz gibi koyabilirsiniz. Ispanak ve soğanı kavurup koyduk, kıyma- soğan kavurup koyduk , bir de patates haşlayıp, kavrulmuş soğan ve pul biber ile karıştırıp koyduk.

Hamur için malzemeler:

1 Yumurta

Yarım çay bardağı sıvı yağ , tuz 

1 su bardağı su 

Aldığı kadar yaklaşık 4-4,5 bardak un.

Yapılışı:

Unu eleyip yumurta ve yağ ile suyu azar azar koyarak yoğuruyoruz. Sonra elimizde avucumuz kadar parçalara bölüp unlayarak yufka açıyoruz. Yufkaları arasına sulandırmış sıvı yağ sürüyoruz ve ikiye katlıyoruz. D şeklinde olacak . Uzun kenarına malzemeyi koyarak rulo şeklinde sarıyoruz. Dikdörtgen borcam’da pişirdik. Bu sebeple düz yerleştiriyoruz. Kol böreği gibi yuvarlak da yapabilirsiniz isterseniz. Borcam’ı da yağlamanız gerekiyor. Üzerine bir yumurta sarısını sürüyoruz. 180 derece fırında üst alt eşit derecede orta rafta pişiriyoruz. 20 dakika da pişiyor.




Umarım sizde sevdiklerinizle mutlu günlerinizde bu tarifleri yapar, afiyetle yersiniz. 

Sevgilerimle

Yeşil Anne




17 Eylül 2013 Salı

Evde Probiyotik Zengini Ekşi Maya ile Ekmek Yapımı!

Sevgili Anneler;


Ekşi Maya, un ve suyun buluşarak tekrardan yaşama dönmesidir. Metabolizmamız için gerekli dost, probiyotik bakteriler ile fermente olan yani mayalanan hamurdan yapılan ekmek diğer sıradan ekmekler gibi kilo aldırmaz,kalp ve damar hastalıklarına yol açmaz. Daha az tüketilir ve uzun süre tok tutar. Çocuklarımız, bebeklerimiz için çok besleyici eşsiz bir B vitamini kaynağıdır.

Ben uzun süredir ekşi maya ekmeğimi köyden getirtiyordum ancak ekolojik üreticiler derneğinin sayfasındaki tarif ile denemeye karar verdim ve çok güzel oldu. En önemli kısmı mayayı yapabilmek. Eğer zor geliyorsa ekşi mayayı satan yerler var satın alabilirsiniz.

Aslında ekşi maya hazırlamak çok kolay. Organik tam buğday unu, içme suyu ve tuzunuz varsa mayanızı yapmaya başlayabilirsiniz. Bunların yanında genişçe cam bir çanak, tahta kaşık ve pamuklu bir beze ihtiyacınız olacak. 



Ekşi Maya Yapımı:

1. Gün: 1 su bardağı organik tam buğday unu, 1 çay bardağı içme suyu ve bir tutam kaya tuzunu cam kasenin içinde elinizle veya tahta kaşıkla karıştırın. Üstünü tülbentle örtüp 2 gün oda sıcaklığında bekletin.

3. Gün: Hamurdan hafif ekşimtrak bir koku gelmeye başlar. Hamurun üstü çatlar. Çanağın tabanına bakıldığında küçük hava kabarcıkları oluştuğu görülür.

Bu hamurun üzerine 1 su bardağı un ve 1 çay bardağı su eklenerek tekrar yoğrulur (veya kaşıkla karıştırılır). Üstü örtülerek 1 gün dinlendirilir.

4. Gün: Hamurun kokusu biraz daha ekşimtrak kokar. Hamur kabarmış olur. Hava kabarcıkları çok belirgindir.

Bu hamurun üzerine 2 su bardağı un ve 2 çay bardağı su eklenerek tekrar yoğrulur (veya kaşıkla karıştırılır). Üstü örtülerek 1 gün dinlendirilir.

5. Gün: Ekşi mayanız hazır! Bayağı kabarmış olur, bir sürü kocaman hava kabarcığı görülür, çok tatlı bir ekşi kokusu vardır. Bununla dilediğiniz ekmeği veya hamur işini hazırlayabilirsiniz. Mayanın en az 1 çay bardağını daha sonraki hamur işleriniz için ayırmayı unutmayın.



Mayanın güzel bir ekşimtrak kokusu olmalıdır. Bozuk bir yiyecek gibi kötü kokuyorsa veya üzerinde değişik renkte küfler oluşmuşsa atılmalıdır. Ağır, kötü kokması zararlı bakterilerin ürediğini gösterir.



Ekşi Mayalı Ekmek Yapımı

Elde uzun uzun yoğrularak tok bir hamur elde etmelisiniz.

Malzeme:

Yaklaşık 4-5 su bardağı organik tam buğday unu

2 su bardağı ekşi maya

2 su bardağı ılık su

2 çorba kaşığı kaya tuzu

Hazırlanışı:

Bütün malzemeyi yoğurmaya başlayın. Gerektikçe üzerine azar azar ılık su veya un ilave edebilirsiniz. Hamur kabın kenarlarından ayrılmaya başlayınca unlanmış mutfak tezgahına alın. 10-20 dakika kadar ara ara un ekleyerek yoğurun. Esnek, parlak bir hamur haline gelmeli.

Hamuru önceden kepek, mısır unu veya irmik serpilmiş bir tepsiye koyun. Ilık bir yerde iki katı kabarıncaya kadar bekletin. Hamurun kabarması evin sıcaklığına bağlı olarak 4 saat de sürebilir, 1 gün de.



Fırını önceden 200 (turbo 180) derecede ısıtın. İçine de su dolu metal bir kap koyun. Ekmeği fırının alttan ikinci rafına yerleştirin. 10 dakika sonra fırın ısısını 180 (turbo 160) dereceye düşürüp 40 dakika daha pişirin. Ekmeğin üzerine elinizle vurduğunuzda tok bir ses geliyorsa pişmiştir. Hemen kalıptan çıkarıp hava alabileceği bir yerde ılınmaya bırakın.



Ekşi Maya Nasıl Saklanır?

Ekmeğinizden arta kalan ekşi mayanın üzerine 1 çay bardağı organik tam buğday unu ve ½ çay bardağı içme suyu ilave edin. Yoğurun veya tahta kaşıkla karıştırın. Cam bir kavanoza koyun. Hiç bekletmeden kapağını kapatın ve buzdolabına kaldırın.



Hiç dokunmadan bir hafta bekletebilirsiniz. Bir hafta içinde yeni ekmek yapmayacaksanız 1 çay bardağı organik tam buğday unu ve ½ çay bardağı içme suyu ilave ederek tekrar yoğurun. Eğer ekşi maya bozulmuş yiyecek gibi kötü kokmaya başlarsa, üzerinde beyaz veya renkli küfler oluşursa bozulmuş olabilir. En iyisi bu mayayı atıp yeni bir maya yapmaktır.

Önceden Hazırlanmış Ekşi Maya ile Ekmek Yapmak

Mayayı bir kez elde ettikten sonra onu diğer ekmekler için kullanmak çok kolay. Buzdolabından çıkardıktan sonra bir hamura katmadan önce iki kez un ve su ile beslemeniz de fayda var.

Buzdolabında cam kavanozda beklettiğiniz mamayı geniş bir cam çanağa alın. Üzerine 1 çay bardağı organik tam buğday unu ve ½ çay bardağı içme suyu ilave ederek yoğurun. Üstünü nemli bir bezle örtüp ılık bir yerde 4 saat dinlendirin. Daha sonra tekrar aynı miktarda su ve un katıp 4 saat daha bekletin.

Ekşi Mayalı Ekmeğin İpuçları da şöyle:

• Mayayı cam bir kabın içinde hazırlayın. Ne kadar köpüklendiğini, kabardığını rahatça görebilirsiniz.

• Sadece kaynak suyu, içme suyu kullanın. Klorlu su iyi gelmez. Kullandığınız su sıcak olmasın, sıcak su mayayı öldürür. Parmak yakmayacak kadar ılık olması en iyisidir. Soğuk bile olabilir.

• Kaşık kullanmanız gerekirse sadece tahta kaşık kullanın. Metal malzeme değdirmeyin. Elle karıştırmanız daha da iyidir.

• Sadece yerli buğdaydan öğütülmüş veya organik un kullanın. Hibrit buğdaydan öğütülmüş un kuvvetli değildir. Unun içine ağartıcı, bozulmasını önleyici, vs. kimyasal malzeme girmemiş olmalıdır.

• Mayayı havası temiz bir yerde hazırlamaya çalışın. Evinizde gün içinde camları açarak hamurun hava almasını sağlayın. Maya kabının üzerini meyve sineklerinin konmasını önleyecek ama hava aldıracak şekilde tülbentle veya un eleğiyle örtün.

• Aşırı sıcakta bekletmeyin. Hamurun çok fazla ekşimesine hatta bozulmasına sebep olabilir. Daha uzun sürede olgunlaşsa da, buzdolabında dahi bekletebilirsiniz.

• Mayanıza bir tutam tuz atın.

Ekşi maya ile ekmek pişirdiğinizde tadı çok ekşimiş olabilir, kabarmayabilir, kabuğu ayrılabilir. Bunların olası sebepleri şunlar:

• Ekmeğin kabuğu ayrı bir parça halinde elinize gelebilir. Üstünü nemli bezle örtmemiş olabilirsiniz. Hamurun üstü kurumuş ve altından bağımsız olarak pişmiş olabilir.

• Tadı çok ekşi olabilir, çok ekşi kokabilir. Mayayı veya ekmek hamurunu çok uzun süre bekletmiş olabilirsiniz. Gene de yenebilir.

• Ekmek kabarmamış, çok tıkız olabilir. Maya yeteri kadar olgunlaşmamış veya hamur yeteri kadar mayalanmamış demektir.

• İçi ıslak kalmış olabilir. İçinin nemli olması doğaldır ama bayağı ıslaksa ekmeği dilimlere böldükten sonra tekrar fırınlayın. Veya küp küp parçalara bölüp fırınlayarak çorbalık ekmek hazırlayın.

Bugunden başlayın lütfen mayanızı yapmaya 5 gün sonra ekşi mayalı ekmeğinizi tüm aile içiniz rahat, afiyetle yiyebilirsiniz !

Sevgilerimle
Yeşil Anne





16 Eylül 2013 Pazartesi

Anneler Lütfen Plastik Ambalaj Kullanmayın!

Sevgili Anneler;


   Herkes plastiklerin sağlığa zararlı diye biliyor ancak gıda sektöründe ucuz olduğu için plastik kullanımı çok yaygın! Siz cam alternatifi olan ürünleri mutlaka tercih edin! Evinizde saklama kabı olarak kullanmayın, çünkü içerisindeki kanserojen maddeler, yiyeceğinize geçiyor. Maalesef vücudunuzda birikiyor.
 Ancak  plastik kapta bir ürün almaya mecbur kalıyorsanız, plastik çeşitlerini mutlaka öğrenin!   Bazı tür plastiklerin gıda sektöründe kullanımının güvenli olduğu kabul ediliyor, bazılarınınsa kesinlikle kullanılmaması gerektiği söyleniyor.






Peki biz elimizdeki bir plastik malzemenin türünü ve güvenli olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?  

Plastik malzemenin altında  aşağıdaki işaretlerden biri vardır ve bu işaret hangi tür plastikten imal edildiğini gösterir.

Eğer plastik bir malzemenin üzerinde bu işaretlerden birini göremezseniz kesinlikle satınalmayın, içinde gıda barındırmayın.  
Plastikte sağlık için en önemli tehlike Bisphenol A (diğer adıyla BPA) denen madde. Bu madde polikarbonatı çok sert ve cam gibi parlak hale getirmek için kullanılıyor ve kanserojen..
Eğer plastiğin üzerinde 7 işareti varsa ve hem sert hem de parlaksa, büyük ihtimalle BPA içeren bir polikarbonattır. Bu tür plastikleri mutfağınızdan uzak tutun! 
























1. PETE veya PET
PETE veya PET Polyethylene Terephthalate'in kısaltmasıdır. Çok yumuşak, şeffaf ve gıdalarda TEK KULLANIM İÇİN güvenli olduğu kabul edilir. Çoğu su, meşrubat ve diğer içecek şişeleri bu malzemeden imal edilir. Dondurulmamalı, bulaşık makinesinde yıkanmamalı ve mikrodalga fırında kullanılmamalıdır. İçinde bulunan gıda maddesine herhangi bir zararlı madde sızdırmaz. Ancak  güneşte ,sıcakta bırakılmamalıdır. Tekrar kullanılmamalıdır.
2. HDPE
HDPE High-Density Polyethylene (Yüksek Yoğunluklu Polietilen)'in kısaltmasıdır. Gıdalarla kullanımının güvenli olduğu kabul edilir. BPA içermez. Bulaşık makinesinde yıkanabilir, mikrodalga fırında kullanılabilir.
3. V veya PVC
PVC Polyvinyl Chloride'in kısaltmasıdır. Gıdalarla kullanılmamalıdır. İçindeki zararlı maddeleri gıdalara sızdırır.
4. LDPE
LDPE Low-Density Polyethylene (Düşük Yoğunluklu Polietilen)'in kısaltmasıdır. Bu malzeme de HDPE gibi gıdalarla birlikte kullanılabilir. Bulaşık makinesinde yıkanabilir, mikrodalga fırında kullanılabilir.
5. PP veya PE
PE Polietilen'in kısaltmasıdır. En güvenli plastik türü olarak kabul edilir. 2 ve 4 numara bu maddenin düşük ve yüksek yoğunluklu halidir. İçinde barındırdığı gıdalara sızdırdığı bilinen herhangi bir zararlı madde yoktur. Bulaşık makinesinde yıkanabilir, mikrodalga fırında kullanılabilir.
6. PS
PS Polystyrene'in kısaltmasıdır. Çay ve kahve gibi sıcak içecekler için kullanılan köpük bardakları (karton bardaklardan bahsetmiyorum) bilirsiniz. Ya da hazır satılan tavuklarda, tavuğun altındaki köpük tabağı bilirsiniz. Ya da kolilerin içindeki elektronik cihazları darbeden korumak için kenarlara koyulan birbirine yapışık o küçük yuvarlak köpükleri. Çoğumuz o köpüğün bir tür plastik olduğunu bile bilmeyiz. Bu malzemeye strafor denir,insan için kanserojen bir madde olarak bilinir. Bu maddeyi mutfağınızdan kesinlikle uzak tutun!
7. DİĞER
7 numara belirli bir tür malzemenin numarası değildir. İlk 6 tür haricindeki malzemeler anlamına gelir. Genellikle BPA denen o zararlı maddeyi içerirler. Ancak içermiyor da olabilir. Bu yüzden, yukarıda da söylediğim gibi, eğer bir malzemenin üzerinde 7 işareti varsa, cam gibi parlak ve sertse, büyük ihtimalle BPA içeriyordur ve güvenli değildir.

Sizde ailenizin sağlığı için yiyeceklerinizde öncellikle cam, porselen gibi güvenilir ve sürdürülebilir ambalajları tercih edin, çocukların sularını çelik termosta taşıyın !!!

Sevgilerimle
Yeşil Anne

http://www.herbal-howto-guide.com/plastic.html
http://www.sinanilyas.com/makale/45/hangi-plastik-turleri-sagliga-zararli.php


12 Eylül 2013 Perşembe

İpek Hanım Çiftliği Domateslerinden Doğal Kışlık Konserve Nasıl Yapılır?

Sevgili Anneler;

Tarla domateslerinin azaldığı bu günler artık kışlık domates hazırlıklarınız için son fırsatlar. Sizinle gayet pratik olan kendi yöntemimi paylaşmak istedim. Gerçekten çok az vaktinizi alacak,sizde mutlaka yapın! Kışın hem mevsimin doğal domatesini çocuklarınıza yedirmiş olacaksınız, hem de kıpkırmızı yaz domatesleri elinizi altında olacak!  Tabii mutfak biraz dağılacak, onu da doğal deterjan ile temizleyeceğiz :)

Domateslerin doğal olmasına önem verin, ilaçlı ,hibrit tohumlu domatesler için uğraşmaya gerek yok zaten markette ilaçlı domatesin salçası da , püresi de her zaman mevcut. Domateslerinizi marketlerden organik , doğal köy pazarlarından ya da ekolojik pazarlardan alın! Ben eve kadar gönderdiği için İpek Hanım Çiftliği'nden aldım. 10 kiloluk domates kolileri yapmıştı. 

Hazırlıklar: 

Domatesleri yıkayın. Doğrayın. Kabuğunu soymanız, rendelemeniz, rondodan geçirmeniz gerekmiyor. Sadece orta boyda doğrayın. Aşağıdaki resim kadar uygundur.



Kavanozları yıkayıp hazırlayın, püf noktası kapaklar her zaman yeni olmalı! Yoksa hava alıp bozulma riski olur, bütün emeğiniz boşa gider.  Neyse ki tüm marketlerde 1 TL'lik mağazalarda bu mevsimde kapak ve isterseniz yeni kavanoz satılıyor.



Bir de el blendırına ihtiyacınız olacak. Benim ki bu aşağıdaki , tencere için geniş bir ağızı olan ucu var. Çok rahat ettim. Çelik olduğu içinde kaynayan tencereye rahatça sokabiliyorum.



Büyük bir tencereye, domatesleri yıkayıp doğrayın, bir kaşık tuz atarak kaynatmaya başlayın. Büyük bir aşure tenceresi olursa daha rahat olur ancak ben de olmadığı için 3 tencereye böldüm.  Tencereyi ağzına kadar doldurabilirsiniz. Pişmeye başladıktan bir süre sonra zaten azalmaya başlayacak. Domatesler kaynamaya başladığında,tencerenin içine blendırınızı sokarak domatesleri geçirin ve suyu kalmayana kadar kaynatın. Ne kadar çok kaynarsa o kadar az kavanozunuz olur, az yer kaplar :)


İyice suyu gidip, tencere yarıyarıya azalınca içine iki tahta kaşık zeytinyağı koyun,  kavanozu açtığınız zaman zeytinyağı salçanın üzerine çıkarak hava ile temasını kesecek ve açtığınız kavanoz küflenmeyecek.

Suyunu çekince kaynar haldeyken kavanozlara doldurun sıkıca kapatın ve ters çevirin. Soğuyup oda sıcaklığına gelene kadar ters şekilde bekletin. Düzelttiğiniz de kapakların içe çökük olduğunu görmelisiniz.



İşte domates konserveleriniz hazır ! 



Sevgilerimle
Yeşil Anne

8 Eylül 2013 Pazar

İlkokul 1'e başlayacaklar için Tavsiyeler!

Sevgili Anneler;



Uzun bir yaz tatilinden sonra yarın okullar açılıyor. İlkokul 1'e başlayan çocuklarda ve ailelerde heyecan daha fazla oluyor. Biz de geçen yıl hem heyecanlı hem de oğlum 66 aylık ilkokul 1 ' e başladığı için endişeli idik. 

Bu bir yıl çok zor geçti, ama iyi bir şekilde atlattık. Şimdi artık ilkokul 2'ye gidecek koca bir abi olduk. Oğlum, arkadaşlarını, öğretmenlerini özledi, okulunu da çok seviyor. Bu sebeple endişe yerini sadece heyecan ve merağa bıraktı. 



Geçen yıl edindiğimiz tecrübeleri toparladım, sizin de işinize yarayabilir. Öncelikle benim oğlum ay itibarı ile hem sınıfın hem de okulun en küçüğü idi. Ben de, evde annem ve babam okuma-yazma öğrettiği için ilkokul 1.sınıfı okumadım. 2.sınıftan başladım. İkimizin de ilk defa karşılaştığı bir sınıf olunca epey zorlandık ve tecrübe biriktirdik , umarım işinize yarar :)


1. Çocuklar okula başlamadan bir gün önce erkenden uyutulmalı mı?

Erken yatmalısın yarın okulun var cümlesi çocuklarda başlı başına bir stres kaynağı. Uyku bir çeşit alışkanlık, tatilden çıktığımız için çocuklar erken yatmaya alışık değiller. Bırakın istediği zaman uyusun, zaten erken kalkıp birkaç gün okula gidince kendiliğinden erken yatacak.



2) Bir gün öncesi okul bahçesine, hatta sınıf gezilmeli mi?

Kesinlikle evet ! Ertesi gün tek başına kalacağı yer nasıl bir yer? Yemekhane nerede, servis nereden kalkıyor tuvalet nerede gibi sorular cevabını gösterirseniz, çocuğunuz bir nebze rahatlayacaktır. Özellikle tuvalet önemli, çocuklar ortama güvenene kadar bir kaç gün tuvalete gitmeyebilir. Pantolon giyen erkek çocuklara düğme yerine çıtçıt veya cırtcırt bant dikin. Yada beli lastikli pantolon alın.


3) Okula gideceği sabah kaçta uyandırılmalı?

Çocuğunuzun kahvaltı yapabileceği,  giyinip, diş fırçalayıp, okula sakince gidebilmesi için uygun bir zaman bir kaç kerede ancak uyanacak. Aceleye gelmeden rahat ve huzurlu bir şekilde okula hazırlanması okuldaki performansına da katkı sağlayacaktır.


4) Kıyafetleri aile mi giydirmeli, yoksa çocuğa mı bırakmalı?


İlkokul çocuğunun yavaş yavaş tek başına giyinmeye başlaması beklenir. Bu sebeple birkaç gün siz yardımcı olsanız bile eninde sonunda kendi giyinmeli. Okulda spor dersleri olduğundan bizimki mecburen kendi giyinip soyunmaya alışmıştı. Ama bağcıklı ayakkabılar, düğmeli pantolonlar olmayacak. Çoraplar ayağına kolay girecek :)

5) Sabah özel bir kahvaltı,  mı? Yoksa sıradan bir gün gibi mi hareket etmeli?

Okula alışana kadar, öğlenleri aç olacağını düşünerek iyi bir kahvaltı etmeli. Bizim menu: 1 yumurta, 1 bardak ballı süt, biraz kaşar peynir ,salatalık, bir dilim tahin-pekmezli ekmek gibidir. Mutlaka her gün yumurta yer.  Çizgi film karşında yeriz, çünkü bu şekilde daha hızlı yiyor.



6) Servisle mi gitmeli, aile mi götürmeli?


Aile götürmeli, ama servis ile dönmelidir. Olabildiğince rutine oturtmak çocuk için rahatlatıcı olacaktır.


7) En sevdiği bir oyuncağı götürmek isterse izin vermeli mi?

Okulla görüştükten sonra buna karar vermek daha doğrudur. Okul izin verirse götürmesine mutlaka izin verilmelidir. Okulun evden oyuncak getirilmesine izni yok ise, okula gidene kadar oyuncağı ile arabada gidebileceğini, okuldan almaya geldiğinizde oyuncağının ve sizin onu arabada bekleyeceğinizi söyleyebilirsiniz. İlk gün en sevdiği oyuncağını , "okulda oyuncak olmaz" diyen bir öğretmenin elinden alması çok kırıcı olabilir.


8) Sevmediği bir arkadaşıyla aynı sınıfa düşmüşse ne yapmalı?



Daha çok küçük yaşlarda çocuklar hoşlanmadıkları durumlarla başa çıkmayı öğrenmeye başlarlar. Bunu öğrenmeleri biraz da biz ebeveynlerinin izin vermesine bağlıdır. Sıkıntı duyduğu her durumdan kurtaran ebeveynler, çocuğun hayatla başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine istemeden engel olmuş olur.  Bu sebeple bırakın kendi halletsin. Arkadaşları ile ilişkilerini kendi yönetmelidir. 

9) Çocuğunuzu ilk gün beklerken dışarıda kaygınızı azaltmak için neler önerilebilir?

Biz 3 yıldır yuvaya gittiğimiz için bu konuda sorun yaşamadık ama yinede ilk gün bekledim. Ama sosyalleşmek için iyi bir fırsat.  Sınıftaki arkadaşlarının anneleri ile tanışın ve cep telefonu, e-mail gibi bilgilerini alın. Daha sonra diğer çocuklar, veliler neler yapıyor, öğretmenden memnunlar mı v.s. gibi kafanızı kurcalayabilecek tüm konularda ararsınız.

10) Teneffüs aralarında çocuğun yanına koşmalı mı?

Ayrılık kaygısı duyan çocukları tenefüslerde annelerinin orada olduğunu görmek rahatlatabilir. Her tenefüs çocuğun yanında olunması arkadaş edinmesini ve eğlence ile geçirilecek zamanı kaçırmasına neden olur,başarmasına izin verin. Okulda en fazla 3 gün beklemelisiniz. 


11) Tuvalete nasıl gideceği endişesi taşıyorsanız, öğretmenle bunu paylaşmalı mı?

Evet kesinlikle ! Bu en önemli konulardan birisi. Hele ki okul tüm günse.  , Öğretmeninden yardım isteyin ve oyuna dalıp tuvalete gitmeme ihtimaline karşı, hatırlatmasını rica edin. Elini yıkaması hastalıklardan korunmak için çok çok önemli.  Çantasına sabun koyun.



12) Alerjisi varsa bu durumda kimlere bilgi verilmeli?

Alerji veya başka bir kronik hastalığı olan çocukların öncelikli olarak sınıf öğretmeni, varsa okul hemşiresi bilgilendirilmelidir. Acil durum olursa nasıl yaklaşacakları ve hangi noktada aileye haber vermeleri gerektiği anlatılmalı gerekirse yazılı olarak da verilmelidir.



13) Yemek konusunda titizsiniz, çocuğunuz da herşeyi yemiyor, nasıl olacak? 

Tecrübeyle sabittir ki çocuğunuz evde yediğinden daha fazla miktarda ve çeşitte yiyecek. Yine de içiniz rahat etmezse öğretmeninden en azından bir-iki çeşit yemeğini mutlaka bitirmesi için rica da bulunun. Ama en iyi çözüm kahvaltı ve eve geldiğindeki öğünleri kuvvetli vermektir.

Okulda ne verdiklerini mutlaka öğrenin ve zararlı olan yiyecekleri yememesini söyleyin. Mesela ben hep meyve suyu içmemesi ,tavuk ve çilek yememesi için tembihlerim.


14) “Öğretmenini ,okulunu, arkadaşlarını sevdin mi?” sorusunu sormalı mıyız?

Sormayın! Çünkü ilk günlerde emin olamayacak ve muhtemelen hayır diyecek. 
Bunun yerine öğretmeninin olumlu özelliklerinden siz bahsedin. Ne kadar güzelmiş, aman güler yüzlü sevgi doluymuş. İşte okulun bahçesi yemyeşilmiş gibi.. 





15) Öğretmeni artık okula gelmenizi istemedi. Siz de merakınıza yenik düşüyorsunuz. Ne yapmalı?


Öğretmeni dinleyin. Eğer siz okul ve öğretmenin kurallarına siz uymaz iseniz çocuğunuz da sizin yolunuzu takip edecektir! Çocuğunuzu okula teslim ettikten sonra emin ellerde olduğunda inanın ve bırakın  okul hayatı resmi olarak başlasın. Akşam gelince günü nasıl geçti sorarsınız. Çok fazla bir şey de anlatmayacak zaten siz yine merak etmeye devam edeceksiniz. Öğretmen ile yakın iletişim kurun ve bilgileri öğretmenden almaya çalışın. 


Bu heyecanlar,endişeler geçince bir de bakacaksınız ki ilk dönem bitmiş, çocuğunuz Ela'ydı Lale'ydi ,elele'ydi derken okumuş, yazmış :)

Harfleri ses olarak söyleyecek, K'lere kı kı kı diyecek, B'lere bıbıbı diyecek, öyle geçip gidecek. 



Ne kendinize ne de çocuğunuza stres yaratmayın, bir sene sonunda hepsi okuyup yazacak merak etmeyin!

Hepimize hayırlı, başarılı bir yıl dileği ile.

Yeşil Anne