Pages

6 Haziran 2013 Perşembe

Mutluluğun Yolu Doğal Ebeveynlikten Geçiyor!



Sevgili Anneler;



Tabii ki her anne baba, bebeğinin ya da çocuğunun her zaman yanında olmak ve en iyi şekilde yetiştirmek ister. Her ailenin farklı şekillerde kuralları, gelenekleri ve düşünceleri vardır. Çocuklarını da bu şekilde yetiştirmek için özen gösterirler.

 Doğal Ebeveynliğe ise çocuğunuzu katı kurallar altında büyütmek yerine, onun kişisel ihtiyaçlarına olabildiğince kalbimizi ve aklımızı açarak ebeveynlik yapma şekli diyebiliriz.


Doğal Ebeveynlik uzmanı Dr. William Sears, ebeveynlik kavramını şöyle tarif etmekte:

'Ebeveynlik daha önce hiç gitmediğimiz bir ülkeye yolculuk gibi. Ülke hakkında rehber kitaplar okur, daha önce oraya gidenlerden bilgi alırız. Ancak o ülkeye vardığımızda oranın rehber kitaplarda olduğundan çok daha farklı olduğunu, bazen harika vakit geçirip, bazense ilk uçakla geri dönmek istediğimizi fark ederiz.

Bebeğimiz doğduğunda da bazı şeyleri okuduklarımızdan tanısak da bazen sanki bambaşka bir yolculukta hissederiz kendimizi. Ancak nasıl yolculuk, o ülkede kaldıkça, çevreyi keşfettikçe kendimizi daha rahat ve daha iyi hissetmekse, ebeveynlik de bir anlamda bebeğimizi tanıyıp, onun sözsüz verdiği ipuçlarını anlayıp cevap verdikçe hem kendimiz hem de bebeğimiz hakkında öğrendiğimiz bunca şeyle yepyeni bir dünyaya kapı açmamızdır.'

Anne ve bebek arasında doğal olarak çok özel bir iletişim var. Bebek ile anne arasındaki bu iletişimin farkında olmak ve içgüdüsel hareket etmek, Doğal Ebeveynliğin temelini oluşturmakta. Burada esas olan annenin bebekle, bebeğin de anne ile güvenli bir bağ kurması. Doğa; hormonlar ve diğer biyolojik yapılar ile, hem anne hem de bebeğe bu bağı kurmak için gerekli ortamı hazırlamıştır. Geriye farkında olmak ve iç sesi dinlemek kalmaktadır.




 1 milyon yıl önce bir anne bebeğine nasıl bakıyordu hiç düşündünüz mü?



Uzun yıllardır anneler, içsel sesleri ile bu bağı kurmuş ve kullanmışlardır. Ancak son zamanlarda bebeğin şımarmaması ve onun hayata daha iyi hazırlanması gibi düşünceler ile bu doğal bağa zarar veriliyor.  Oysa ki, doğanın bize verdiği bu biyolojik yapıyı kesintiye uğratmadan kullanarak içgüdüsel doğal bir ebeveynlik yaşamak çok daha güzeldir.




Bu nedenle bazı katı kuralları dinleyip; bebek ağladıkça kucağa almamak, beraber uyumamak, tensel temastan kaçınmak, her ağladığında yanına gitmeyip susmasını beklemek gibi hareketler, bebek ve ebevyn arasındaki hem ilişkiyi hem de güveni zedeler.


Doğal ebeveynlik için; hamileliğe, doğuma ve ebeveyn olmaya hazır olmak ve bunu istemek gerekir. Sonrasında gelen bebeği, saygı ve sevgi ile beslemek, rutinini bozmamak en önemli temeldir.Onun ihtiyaçlarına kulak vermek, tensel yakınlık kurmak, iletişim içinde olmak, bu ebeveynlik şeklinin temel araçlarıdır. 







Özellikle bebekler için rutini çok önemlidir. Siz doktorlar öneriyor diye bir bebeği gece dokuzda yatıracağım diye uğraşırsınız. Bebek uyumak istemez,ağlar. Siz ısrar ettikçe daha huysuzlaşır,inatlaşır. Ama doğal rutininde mutlaka uykusu gelecek ve yatacaktır. Benim ikinci bebeğim 6 aylık olana kadar gece 23'e kadar uyudu ve sonra 03'e kadar oturdu. Tabi o saatte yatınca ertesi gün 14'te kalkıyordu. Şimdi biraz daha düzeldi, gece 23 gibi yatıyor ve ertesi gün 11-12ye kadar uyuyor. Uyku rutinini bozmamak için uykusunda biberon ile besliyorum. Kendi doğal hali ile daha keyifli daha huzurlu oluyor.

6 yaşına gelene kadar da her gece eşim,ben ve oğlum aynı yatakta yattık. Ne zamanki kardeşi oldu, çok ağlıyor rahatsız oluyorum diye yatağına kendi isteği ile gitti. Şimdi ondan boşalan yerde kızım yatıyor, ama abi de  yine gecenin bir yarısı gelip yatağa bir ucundan giriyor. Çoğu gece 4 kişi yatıyoruz.

Mutluluğun resmi bu değil miydi?



  Sizde çocuğunuz ile doğal bir bağ kurarak,  sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için doğal ebeveynliği  deneyin. İnanın çok daha mutlu olacaksınız!

Yeşil Anne


kaynak: http://www.pudra.com/anne-cocuk/bebek-bakimi/dogal-ebeveynlik-nedir-8497.htm
Doğal Ebeveynlik, Dr.William Sears






5 Haziran 2013 Çarşamba

Yaşlı ve Güzel Dünyamız için Bugün Sizde Bir Adım Atın, Emin Olun ki Fark Edecek!


Sevgili Anneler,

Dünya Çevre Gününüz Kutlu Olsun! 

Çevre Günü, doğal çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ile kararlaştırıldı.



Dünyamızın kirlenmesi hepimiz için en büyük ortak sorun. Aslında çevre kirlenmesini, insanlığın dünyaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz. Suları kirlettik,havayı kirlettik ve toprağı kirlettik. 

Her insanın çevreye verdiği kirlilik , Karbon Ayak İzi olarak tanımlanır. Yani insan faaliyetlerinin sonucu olarak salınan, küresel ısınmanın başlıca sorumlusu olarak gösterilen ve karbondioksit (CO2) cinsinden ölçülen sera gazlarının çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.

 

Karbondioksit ve diğer sera gazları atmosferimizde her zaman bulunmuş ve tıpkı sera gibi ısıyı içeride tutarak dünyayı yaşanabilir bir gezegen olmasını sağlamıştır. Ancak endüstriyelleşme ile bu gazların atmosferdeki miktarı artmış, dolayısı ile dünyamız daha çok ısınmıştır. Küresel Isınma, dünyamızın başındaki en büyük tehlikedir. Canlıların yaşamını, ekosistemin dengesini,yağışları kısaca her türlü dengeyi etkilemektedir.



Peki Karbon Ayak İzimizi Nasıl Azaltırız?

İşte Size 15 İpucu:

1 - Enerji verimliliğini arttırın: Tasarrfulu ampuller,soğuk su ile yıkama,kullanımayan ışıkları söndürün,fişleri çekin 

2 -  Ağaç dikin : 
Dikilen her ağaç yılda 12 kg karbondioksit emer. Ömrü boyunca ise 1 ton karbondioksiti bertaraf ederek doğanın en büyük koruyucusu olur.

3 - Geri dönüşüme katkıda bulunun: Ç
öplerinizi türlerine göre ayırarak geri dönüşüm kutularına bırakırsanız, örneğin 1 ton kağıdın geri dönüşümünden 36 ton, 1 ton alüminyumun geri dönüşümünden 13 ton karbondioksitin atmosfere salınmasını önleyebilirsiniz.

4 - Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanın: 
Mesela evinizin çatısına güneş panelleri koyarak veya imkanınız varsa jeotermal enerjiden faydalanarak katkı sağlamaya başlayabilirsiniz.

5 - Karbon salımı düşük hizmet ve ürünlerin kullanımını tercih edin: 
İhtiyaçlarınızda önceliğinizi daha yeşil ürünlerden yana kullanarak çevreye katkıda bulunabilirsiniz. Örneğin ihtiyacınız olan kağıdı geri dönüştürülmüş olanından, bilgisayar yazıcınızın kartuşunu geri dönüştürülebilir olandan ve de alacağınız plastik ürünleri geri dönüştürülebilir olanlardan tercih ederek veya alacağınız elektronik aletleri A Sınıfı olanlardan tercih ederek doğaya katkı sağlayabilirsiniz.

6 - Daha vejetaryen beslenin:  
Kırmızı et kaynağı bir ineğin bir günde atmosfere saldığı karbondioksit 4,83 kg.CO2 olup tükettiğimiz pişmemiş 1 kg sığır eti için doğaya 34,6 kg karbondioksit salınmaktadır.

7 - Ulaşımda toplu taşımayı tercih etmek: A
racınızla gittiğiniz km başına olan emisyonları toplu taşıma kullanarak %90’a varan oranda azaltmanız mümkün.

8 - Aracınızın lastik basıncını kontrol etmek: 
Düşük basınçlı lastiklerinizi olması gereken basınca ayarlatarak yakıt tüketiminizi azaltır ve bu sayede doğaya salınan karbondioksit miktarını azaltmış olursunuz.

9 - Aracınızı başkalarıyla paylaşmak: 
4 kişilik aracınızla seyahat ederken sizin ile aynı yöne giden birileri mutlaka vardır. Onlarla aracınızı paylaşarak hem ulaşım masraflarınızı hem de çevreye en azından bir aracın daha vereceği zararı azaltmış olursunuz.

10 - Mümkün olduğunca kısa mesafelere yürüyerek veya bisiklet ile ulaşmak: 
Aracınızı kullanmak yerine yürüyerek veya bisiklete binerek kat ettiğiniz 1 km mesafe için 0,15 - 0,3 kg karbondioksitin doğaya salınmasını engellemiş olursunuz.

11 - Faturalarınızı e-posta üzerinden alın: 
Faturalarınız için harcanmayan kağıtlar sayesinde ağaçları kesilmekten kurtarabilirsiniz.

12 - Uçak biletlerinizi mümkün olduğunca direk uçuş olarak seçin: 
Uçakların kalkış ve inişlerdeki mil başına yakıt tüketimlerini normal seyir halinden çok daha yüksektir. Daha az yakıt, daha az salınan sera gazı demektir.

13 - Giysilerimizi mevsime uygun seçin:   
Yazın daha ince giyinerek klimayı, kışın daha kalın giyinerek evinizdeki ısıtıcının daha az çalışmasını sağlayabilirsiniz. Böylece hem cebinize hem de doğaya fayda sağlamış olursunuz.

14 - Temiz yakıtları tercih edin: 
Yakın bir zamanda karşımıza çıkan elektrikli ve hibrid araçları fosil yakıtlı araçlarımızın yerine tercih etmenin zamanı geldi. Isınmak için de mümkünse yakıt tercihinizi doğalgazdan yana kullanın.

15 - Alışverişlerinizi toplu yapın:   
Alışverişlerinizi haftalık yapmak yerine aylık yaparak aracınızı daha az kullanmış olursunuz. Böylece daha az emisyon salarak doğayı korumuş olursunuz.

Yaşlı ve Güzel Dünyamız için bugün sizde bir adım atın, emin olun ki fark edecek!

Yeşil Anne

2 Haziran 2013 Pazar

Bir Ağaç Kesilmesin Diye Yalova'daki Köşkünü Kaydıran Atamı Çok Özlüyorum!

Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir.
Yahu der; sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye? Der.
Bahçıvan derki;
Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz
Bir an düşünür;
Derler ki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutupta ağaçtan uzaklaştırmak?
Ama inanır mısınız mühendis değil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyor musunuz?
İstanbul’daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvay raylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder.
 Atatürk’ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği’dir. Atatürk, 1925 yılında kendi aylığından ödeyerek çiftliğin bugünkü yerini satın almıştır. O yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk’ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.
Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920′li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, Cumhuriyetin başkenti Ankara’yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, Çiftliği kuran, sefaret bahçelerinde yeşilliğe imkân veren Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken eşsiz büyük bir önderdir.

Yeşil Anne